Ankara-İstanbul yolunun Bolu`dan İstanbul`a çıkışında sola baktığınızda yemyeşil perdeler görürsünüz. Bu perdelerin hemen ötesinde göl olduğunu düşünmek duraklatır insanı.
Yeşil perdelerin arkasında göl saklı...
Bakınca orada kalır insanın aklı.
Sola sapıp 25 kilometrelik yolu almaya başlarsanız, artık bambaşka bir dünyadasınız. Hemen yanda kivrıla kıvrık akan derenin sesi olmasa, ağaçlardan yüzünü görmeniz olanaksız. Birkaç kilometre sonra tırmanmaya başladığınızda artık karşınızda desenli dağ perdeleri vardır. Yeşilin bütün tonlarına sarı da eklenmiştir. "Aman tanrım, mevsimlerden bahar, sarı da ne" demeyin, burada ağaçlar sarı tomurcuklanıp renk renk yeşile dönüşürler.
Abant gölüne ulaştığınızda önce şaşırırsınız. Abant Abant dedikleri bu mu dersiniz. Gölün etrafında tura koyulduğunuzda yol başındaki perdelerin daha da narinleştiğini, sıklaştığını görürsünüz. Abant Gölü`nün bir gün içinde onlarca yansımasını görebilirsiniz. Her ışık açısı Abant`a ayrı bir görüntü verir. Bir bakmışsınız dağlar gölün üstüne düşmüş... Aaa o da ne, bulutlar gölde mi yüzüyor...
Gölün kuruyan yerleri yarı bataklık sazlık, insanı hüzünlendirmiyor değil.
Başınızı gölden alıp dağa çevirdiğinizde iç içe çam, kayın, gürgen ağaçları perdeler önünüzü. Aralarında yürümek ne güzeldir. Ayağınız toprağa değil, hep yaprağa değer. Sarı yapraklar toprağın döşeği, öylesine yumuşak karşılar insanı.
Bir de ses perdeleri, yani kuşlar. Onlar da rüzgarın ağaçlarla dansına katılıp kocaman bir orkestraya dönüşüverirler.
Yüzölçümü bir kilometreden biraz fazla olan gölün etrafındaki tur kısa mı sürdü!
Binin bir ata...
Çevirin yukarıya burnu...
Ver elini Mudurnu...
Gezekalın...
Kaynak: Cumhuriyet Gezi Dergisi
Perde Perde Abant konulu gezi haberimiz editörlerimiz tarafından eklenmiş bilgilerdir. Haberde hata olduğunu düşünüyorsanız temas formundan iletişime geçebilirsiniz.